son yüzyılın hedefine asla ulaşmayan eylemlerinden
birisi: pazartesi spora başlamak.
Milletçe kendimize göre önem verdiğimiz bir işe başlarken
genelde pazartesi, ayın biri, yılbaşı gibi zamanları beklediğimiz yadsınamaz
bir gerçek. İşte spora başlamak da bunlardan biri.
Yalnız işin ilginç tarafı şöyle bir huyumuz daha var;
eğer ezkaza pazartesi spora başlayamamışsak bunu salıya değil otomatikman
önümüzdeki pazartesiye erteliyoruz. Gerçekten çok ilginç!
Ve elbette önümüzdeki pazartesi de bir mani çıkıyor sonra
biz o bir türlü atamadığımız “beş kilo fazlam var” ile hayatımıza devam
ediyoruz. Hem de yıllarca.
Tabi şimdi bu durumu tahlil etmek için bilimsel
verilerden yola çıkmak benim işim değil. “Lan tembellikten işte n’olcak” der
geçerim ama geçmeyeceğim. Çünkü pazartesi spora başlıyorum!
Şaka şaka. Ben spora pazartesi başlanmayacağını tespit
etmiş bir insan olarak sağlıklı yaşam yürüyüşüme bugün başladım. Otuzlu yaşların
tecrübesi işte; gerçekten istiyorsan yarına bırakma.
Yürüyüşlerimin bana sağlıklı yaşam getirmesi temennisinin
yanı sıra “birkaç kilo fazlam”dan götürmesi de iyi dileklerim arasında. Ama asıl
harika olan ne biliyor musunuz? Parkura inince kulaklığımı takıp en sevdiğim
şarkıların ritmine kendimi kaptırarak yürümek hani… bir ben bir de sabah
esintisi…
Sağlık varken, vakit varken, imkan varken bu huzura bir
kez bile erememişsek hayatta çok büyük bir bir şeyi daha ıskalamışız demektir,
benden söylemesi.
sevgiyle...
esra
esra
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder